46. Dönem Yönetim Kurulu Başkanı Gürkan Erdoğan’ın Genel Kurul Konuşması

Herkese Merhaba,

Bugün burada yapmakta olduğumuz Genel Kurulumuz, 46. Dönemin sonu, ancak şu an Yönetim Kurulu masasında oturan bizler için sadece bu dönemin değil aynı zamanda dört yılın da sonu. Yönetim Kurulumuz ’un tamamı bu Genel Kurul bitiminde görevlerini bırakıyorlar. Bu anlamda, bizim için sadece 46. Dönemin değil, aslında bu dört yılın değerlendirmesi yapılacak bugün.

Tabi ki Yönetim Kurulu Sekreterimizin ve Saymanımızın sunacağı raporlar bu dönemdeki tüm etkinliklerimizi detaylı bir şekilde anlatacak. Benim konuşmamda değinmek istediğim konu bizim için bu işin felsefesi, sürece nereden nasıl baktığımız ve bu bakış açısının ortaya koydu bazı somut etkinlikler. Dört yıl boyunca yüzlerce etkinlik yaptık, bunlara tek tek değinmek mümkün değil.

Günümüzde dünya başka bir yere gidiyor arkadaşlar.  Bilimde, teknolojide ve iletişimde olan gelişmeler; dünyamızı, bizim dört yıl önce başladığımız yerden bile farklı bir yere getirdi. Bu gelişmelerin kendisi; düşünce dünyanız ya da ideolojiniz ne olursa olsun, bizim o dar dünyada kalmamıza izin vermiyor. Yani düşünsel anlamda kendinizi örneğin radikal İslamcı olarak ya da Ortodoks bir Marksist olarak tanımlayın, eskisi konumunu aynı şekilde sürdürmeniz artık günümüz dünyasında mümkün değil. Çünkü hayat o kadar hızlı akıyor, iletişim o kadar hızlandı ki bu gelişmeler gelip sizin kapınızı çalıyor, “Bu kapalı dünyanda kalamazsın, başka şeyler var, bunları da görmen lazım” diyor. Bu ses; insanların dar dünyalarında, odalarında kalmasını engelliyor. “Katı olan her şey de buharlaşıyor ve komikleşiyor”.  Bunun sanatta da bir takım yansımalarını görüyoruz. Çocukluğumuzda Bir Demet Tiyatro isimli bir dizi vardı. O dizide Zabıta İrfan, Spartaküs Vedat gibi karakterler vardı. Spartaküs Vedat hayata kendi ideolojisinden, kendi durduğu yerden bakardı fakat akan hayata bir türlü uyum sağlayamazdı. Bu sanat alanından tipik bir örnekti.

Hızla değişen dünya, önümüze çeşitli sorunlar da koydu. Eskiden “Kadın Sorunu” diye bir sorundan bu kadar söz edilmezdi, ama şimdi kadın sorunu çok ciddi bir sorun olarak gündemimizde. Birey olmak, internet, spor, üniversite mezunu olmak, bunlar da bir yerlerde olumlu ve olumsuz karşılıklar bulabiliyor… Mesela bisiklet eskiden bir tür oyuncaktı ama şimdi bir ulaşım aracı olarak ciddi bir yer ediniyor. Değişime uğramış, dönüşmüş bu alanları ve örnekleri arttırabiliriz. Hayatın birçok alanında birçok değişme yaşanıyor. Biz Yönetim Kurulu olarak hayatı tüm zenginliğiyle anlamaya ve kavramaya çalıştık ve bu hayatın her alanındaki sorunlara çözümler üretmeye çalıştık. Dünyanın en büyük bilim insanlarından sayılan Isaac Newton’a bilim için ortaya koyduğu şeyleri nasıl yaptığı sorulduğunda “Üzerine düşünerek yaptım” der. Biz de gündemimizdeki sorunların hepsinin üzerinde detaylıca düşündük ve yanıt üretmeye çalıştık. Bu ürettiğimiz yanıtların bazıları, en azından bizler için bu felsefenin görünümü oldu. Bu felsefe odamızın birçok alanına da yansıdı. Odamızda çok renkli, çok zengin etkinlikler gerçekleşmeye başladı.

Yönetimi ilk devraldığımızda, iş arayan meslektaşlarımıza sahip çıkmak için ücretsiz kurslar düzenlemeye başladık ve bunu düzenli hale getirdik. Bu meslektaşlarımızın durumunu birebir takip eder hale geldik. Odamıza gündüz geldiğinizde bu meslektaşlarımızı çeşitli etkinliklere katılırken görebilirsiniz. Şimdi, işsizlik soruna baktığımızda “Bu kapitalizmin doğurduğu bir sonuçtur” deyip kenara çekilmek de bir yaklaşımdır. Buna dair bir şeyler yapmaya çalışmaksa bir başka yaklaşım. Biz, bir şeyler yapmayı ve uğraşmayı tercih ettik. Aynı konuda insan kaynakları sistemine dair düşündük ve  insan kaynakları sitesini kurduk. Bu ender sitelerden biri. Meslektaşlarımızın şantiye kapılarını gidip bekçilere CV vermeye çalıştığı bir düzende iş arayan meslektaşlarımızın profesyonel bir oda çalışanımızla bir araya gelerek insan kaynakları sistemine girmesini sağladık. Bu konuya da başka bir yaklaşımla “İş bulmak odanın görevi değildir” de diyebilirdik, teorik bir yaklaşımla bunu pekala da diyebilirsiniz. Ancak biz böyle demedik, meslektaşımıza nasıl fayda sağlarız diye sorup bu konuda bir şeyler yapmaya çalıştık.

Teknolojinin ve internetin gelişmesine uyum sağlamanın gerekliliğine değinmiştim. Facebook Sayfalar’da canlı yayın uygulamasının resmi olarak başladığı gün İMO İzmir Şubesi olarak bir seminerimizi canlı yayınladık. O günden bu yana tüm seminerlerimiz canlı olarak yayınlanıyor. Bu da meslektaşlarımızın şantiyelerden, evlerinden bile seminerlerimizi izlemesini sağladı. İletişimde klasik modeller de var ve bu alanda muhafazakâr olmak da mümkündür. Bizim de bir oda dergimiz vardı, yılların dergisi, başyazısını başkanların yazdığı dergi. Bunu devam ettirebilirdik, fakat yazılı basının geldiği durum ortada. Şu an hiçbir gazetenin kendi olanaklarıyla ciddi tirajlara ulaşması mümkün değil. Hatta şu an sadece bir gazete sermaye gruplarının desteğini almadan kendi imkânlarıyla satış yapabiliyor. Bizim de Bültenimizi sürdürmek mümkün değildi. Odanın üzerinde ciddi bir mali yük oluşturuyordu. Bunun basımı dağıtımı vs. on binlerce liradan bahsediyoruz. Bunu ortadan kaldırarak artık e-bülten uygulamasına geçtik. Bu şekilde on binlerce lira tasarrufa geçtik. Bu da İMO için konuşursak hatırlayabildiğim tek örnek.

Başka bir örnek akıllı telefon uygulamamız. Bu konuda da şubemizin uygulaması tekti. Üyelerimize SMS atmak yerine telefonlarına bildirim gönderiyoruz.  Binlerce meslektaşımız bu uygulamayı telefonlarına yükledi. Gerek etkinliklerimiz, gerek duyurularımız, gerekse diğer bildirimlerimiz bu sistem üzerinden ulaşıyor üyelerimize. Bu da Odamızın her ay binlerce lira tasarruf etmesini sağlıyor.

Yine değinilmesi gereken başka bir konu: Kamu kurumlarıyla ilişkilerimizi hep belli bir düzeyde tuttuk. Yani eleştiriye de üslubuyla yaptık. En kötü olduğumuz dönemlerde bile birlikte iş yapmayı sürdürdük. Yaptığımız işbirlikleri de protokollerle hem meslektaşlarımıza eğitim anlamında ciddi geri dönüşler sağladı hem de ekonomik olarak odamıza ciddi girdiler sağladı. Sonuç olarak Şubemiz gelirlerini arttıran giderlerini azaltan Şubelerden biri oldu. Bunun detaylarına Şube Saymanımız Ceren Hanım sunumunda yer verecek.  İki yıldır da bu şekilde gidiyoruz. Gelirlerimiz artıyor, giderlerimiz düşüyor. Bu yaptığımız uygulamaların sonucu bu oldu. Bu sayede daha fazla hizmet şansını da elde ettik.

İşyerleriyle temasımızı arttırdık. Çok fazla sayıda işyerinde işyeri temsilcilikleri oluşturduk. Eskiden işyeri temsilcilerimiz yok muydu, vardı. Bu, Şubemizin önemli bir geleneğiydi. Fakat; biz geçmişten farklı olarak eğitimlerde bir araya gelmeye, dışarda birlikte vakit geçirmeye başladık. Buradan da  bir iletişim ağı ortaya çıkmaya başladı. Toplantı denilince sadece sorunların konuşulduğu, şikayetlerin iletildiği bir ortam akla gelirdi önceleri. Birbiriyle iki günü birlikte geçiren insanlar, oradan çok daha farklı bir enerjiyi ortaya çıkarabiliyorlar, çok daha başarılı işler yapabiliyorlar. Biz işyeri temsilciliklerimizi yaklaşık 50 işyeri temsilciliği arttırarak daha farklı bir noktaya getirdik. Yani bunun sağladığı aslında bize dolaylı olarak büyük faydalar oldu. Örneğin Bayraklı Belediyesi’nde çalışan meslektaşımız, Büyükşehir Belediyesiyle bir iş olduğunda iletişim kuracağı meslektaşını tanır oldu.

Biz, İmar Affına karşı çok büyük bir eylem gerçekleştirdik arkadaşlar. Bu eyleme yüz bin kişi katıldı yaklaşık. Diyeceksiniz: “Nasıl bir eylemdi bu, biz niye duymadık?”. Biz bir video hazırladık İmar Affına karşı. Bu video çok etkili oldu. Halen şu an deprem olduğunda tekrar dolaşıma giriyor bu video. Yaklaşık yüz bin kişiye ulaştı toplamda. Farklı kanallardan, farklı yollardan, sosyal medyada, Youtube’da bir duyarlılık oluşturdu. Bununla birlikte yaptığımız basın açıklaması vb. etkinliklerimiz de oldu ama biz ne yapsaydık bu videonun etkisini yaratmazdı. Bunu çok önemsiyorum.

Yönetimde olduğumuz süre boyunca  “Kadın Sorunu”na değindik. Kadın sorunu başlı başına bir sorun. Şubemizin kadın çalışmalarının bir sonucu olarak “Beyaz Baretli Kadınlar” projemiz oluştu. Yine aynı felsefenin hayata yansıdığı günlerden biriydi, Beyaz Baretli Kadınlar’ın kurulduğu gün. Bu projede de biliyorsunuz, onlarca kadın öğrencimiz teknik-sosyal eğitim ve burs desteği alıyor. İlçe Belediyelerimiz ’in bazıları ve İzmir Büyükşehir Belediyesi projemize destek veriyor. Ayrıca mentor-menti eşleşmeleri ile  “kadın olmak”, “iş hayatında kadın olmak” konularında karşılıklı bir deneyim ve bilgi aktarımı sağlanıyor. Bizim önümüzü çok açtı bu çalışma. Ulusal medyada da bile önemli bir yer aldı.

Bir konu daha var. Biz, “Kültürel zenginliklerimizin tamamını sahipleneceğiz.” dedik. Ulusal bayramlarımız ve önemli günlerde hep çeşitli etkinliklerimiz oldu. Hiçbir ayrım yapmadık. Ege yöresi Zeybek ekibimiz oldu. Ramazan ayında komisyonlarımız iftar yemekleri de yaptılar. Bunun yanında etkinliklerimizde ilk kez Kürtçe, Rumca, Ermenice müzikler çalındı ve insanlar hiçbir rahatsızlık duymadan eğlenebildiler. Kültürel zenginliklerimizin tamamını, hiçbirini dışlamadan, bizi bir araya getiren unsurlar olarak gördük. Tüm zenginliklerimizi, bizi karşı karşıya getiren değil, birleştiren unsurlar olarak gördük.

Benim, Yönetim Kurulumuz’un görev aldığı dönemle ilgili felsefesi ve uygulamalarıyla ilgili bahsedeceklerim bunlardı.

Tabi ki bugünlerden de bahsetmek gerekiyor. Ülkemiz için; hukuk devleti olmaktan çıkıyoruz eleştirilerinin yapıldığı dönem çoktan geride kaldı. Artık kanun devleti bile olmayan bir ülke haline geldik. Hâkim teminatı bile ortadan kalkmış durumda. Hâkim verdiği karardan kaynaklı soruşturmaya uğruyor. En basit hukuk kaideleri dahi çiğnenmiş durumda. Biz böyle bir dönemde darbelerin yapıldığı, baskıların arttığı, bazı yandaş gazeteler tarafından TTB’nin TMMOB’un açık bir şekilde hedef haline getirildiği (yarın geliyoruz, öbür gün basacağız gibi manşetlerle) bir dönemde görev yaptık. Bu anlamda bütün Yönetim Kurulu üyesi arkadaşlarımla onur duyuyorum. Birbirimize yakınlarımızın telefonlarını vererek Odadan çıktığımız dönemler oldu. Bu kadar ağır bir dönemde göre aldık. Gerçekten arkadaşlarımız kendi adlarına tek tek büyük riskler aldılar. Kendi işlerini bozmak, batırmak pahasına bu görevi büyük bir onurla sürdürdüler. Hepsiyle gurur duyuyorum.

Ne yaptıysak, vazgeçmedik, aşkla yaptık. Bunu özellikle vurgulamak istiyorum. Ama şunu da biliyorum, başlarken bir yerde değinmiştim Newton’a… Birçok konuda teoriler geliştiren bu müthiş insan hayatının sonunda “Gerçeklik bir deniz. Ben onun kenarındaki bir adamdım ve bir çakıl taşını elime aldım. Daha bulunacak çok şey var.” diyor. Şunu da biliyorum ki bizim şu yaptığımızın on yirmi otuz katını yapabilecek insanlar var aramızda. Yani giderken “aman, eyvah, ne olacak şimdi” diye de düşünmüyoruz. Aday olan arkadaşlarımızın yaptığı vizyon çalışmalarında da bunu net bir şekilde görüyoruz. Bunu ortaya biz atamazdık, onların ortaya koyduğu şeyleri biz koyamazdık. Onlar çok daha güzel bir şekilde ortaya bir vizyon koydular ve bunu sahiplenip devam ettirecekler.

Hep bir kültürü aktara aktara devam ediyoruz. Rahmetli Tahsin Abi’nin ortaya koymuş olduğu kültür bugün bizim Yönetim Kurulumuz’da devam ediyor. Bizim ortaya koyduğumuz kültür yeni Yönetim Kurulu’nda devam edecek. Ben bu anlamda genel olarak etkilediğimizi düşünüyorum. Bugün İnşaat Mühendisleri Odasının politik anlamda birbirinden farklı olan Şubeleri birbiriyle kavga ederken aynı şubeler İzmir Şubeyle etkileşim halindeyse, biz Konya Şubeyle, Erzurum Şubeyle aynı anda Ankara ve Eskişehir Şubeyle de doğru ilişkileri kurabiliyorsak, doğru zeminde uygun bir iletişim yakalayabiliyorsak, bu kültürün tüm İMO’ya da etkisi olduğunu düşünüyorum.

Değişimi bu şekilde kabul etmeye dair Hz. Mevlana’nın çok güzel dizeleri var. Olanca naifliğiyle değişimi kabul etmek gerektiğini anlatan dizeler bunlar:

“Her gün bir yerden göçmek ne iyi
Her gün bir yere konmak ne güzel
Bulanmadan, donmadan akmak, ne hoş!
Dünle beraber gitti cancağzım,
Ne kadar söz varsa düne ait
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım…”

Arkadaşlarımız o yeni şeyi söyleyecekler. Biz de bu değişimi olabildiğince destekleyeceğiz, arkasında duracağız, birlikte devam edeceğiz.

Yönetim Kurulu Başkanlığı boyunca kalbini kırdığım, incittiğim arkadaşım varsa hakkını helal etmesini temenni ediyorum.

Kendi adımaysa; başkanlık sürecimin tamamını, meslektaşım rahmetli anneme ve hem benim; hem de odamızın üzerinde çok büyük emeği olan, gençlere bu kapıları açan Başkanımız Tahsin Vergin’e ithaf ediyorum.

Hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum.

Gürkan ERDOĞAN
İMO İzmir Şubesi
45-46. Dönem Yönetim Kurulu Başkanı