Gerçekçi Olalım, İmkânsızı İsteyelim

“Ben bilmek istiyorum; gerçekten de yaşamak dediğimiz şey şu bir avuç yerde yaşlanıncaya kadar dolaşıp durmaktan mı ibaret; yoksa dünyada başka şekilde yaşamak da mümkün mü?”

Küçük Kara Balık / Samed Behrengi
Eylem Ulutaş Ayatar
İMO İzmir Şube Başkanı

Şubemizin 47. Döneminin ilk sayısını evlerimizden hazırlayarak ulaştırmıştık. Artık “normalleştiysek”   hayata ve sizlere yeniden güçlü bir merhaba diyelim.

Pandeminin tüm dünyaya etkisinin hafiflediği düşüncesiyle önümüzdeki iki yıl için hazırladığımız program üzerinde daha etkin bir şekilde çalışmaya başladık. Kısa, orta ve uzun vadede gerçekleştirmeyi planladığımız birçok hedefimiz var. Ancak bu günlerde önümüze sunulan ve kamuoyunu da bir hayli meşgul eden bir gündem maddesiyle karşı karşıyayız: Meslek Örgütlerinin Yasalarında Yapılması Planlanan Yasa Değişikliği.

TMMOB, Baro ve Tabipler Birliğinin yasalarında yapılması düşünülen değişiklik ile ilgili gelişmeler, Diyanet İşleri Başkanının bir hutbede sarf ettiği sözlere Ankara Baro Başkanının verdiği cevap üzerine başladı. Bu yazının yazıldığı tarih itibariyle Baroların yasasında yapılacak değişiklik Baro başkanlarının önünde görüşlerinin alınmasını beklediği TBMM’de oluşturulan komisyondan geçmiş durumda.

Baro Başkanlarımız,  hukuk adına yürüttükleri bu mücadelede, baroların adaletin tesisindeki önemini ve avukatların gerçek taleplerini anlatmak istiyorlar tüm halka. Başkanlarımızın Ankara’ya giremeyişleri, orada bekleyişleri de adalete, hukuka ve yargı bağımsızlığına inanan herkese dert oldu.

Meslek örgütümüz TMMOB’un yasasında yapılmak istenilen değişiklik henüz TBMM gündemine gelmedi ancak ortalarda dolaşan bir kaç taslak söz konusu. Bu taslakları incelediğimizde, Anayasanın 135. maddesiyle kurulan ve kamusal niteliği olan meslek örgütümüzün, kanunla tanımlanan özerk yapısının verdiği güvenle kamu kaynaklarının kullanımının mesleki açıdan değerlendirme gücü ve yetkisinin yok edilmek, seçim sisteminin demokratik olmadığı gerekçesiyle değiştirilmek istenildiği görülmektedir.

Ülkemizin demokrasi birikimi adına ifade etmek gerekirse, meslek örgütleri elbette tartışılmaz değildir. İki yılda bir yaptığımız Genel Kurullar bu nedenle yapılır, bu nedenle Oda yöneticileri Yüksek Seçim Kurulu gözetiminde yapılan seçimlerin sonucu sandıkla belirlenir ve görevlerinin başına geçerler.

Meslek Odası yöneticilerinin de üyelerinin sorunları dinlemek, çözüm arayışına girmek ve onların sözünü odanın sözü yapmak gibi görevleri vardır. Bu nedenle yöneticilerin kapısı üyesine her zaman açıktır. Yöneticiler, üyesinden gelecek her türlü eleştiriye açık olmalıdır. Çünkü eksikliği değerlendirebilecek olanlar yalnız ve yalnız üyelerdir. Unutmayalım, hiçbir yapıya dışardan demokrasi getirilemez.

Meslek Odalarının toplumdaki yerini ise kısaca şöyle ifade edebiliriz: İcra makamları,  merkezi hükümet ve yerel yönetimlerdedir. Meslek Odaları ise, yapılan icraatların sigortasıdır. Özerk yapısını koruyan kurumlar tarafından yapılan eleştiriler icraatları durdurmaz, bilimsel bir yaklaşımla kamu yararını tesis edecek şekilde düzeltir.

Yasa değişikliğini gündemlerine alan yöneticilerimiz, ülke kaynaklarının kamu yararı doğrultusunda harcanması için yaptığımız her eleştirinin, bize yasa ile verilen bir görev olduğunu bilmelidirler.

Meslek Odalarının yapısını değiştirmek her yıl aramıza katılan yaklaşık 10.000 meslektaşımızın işsizlik sorununu çözerek mesleki itibarını arttırmayacaktır. Bu yasa taslağı, hak ettikleri ücreti alamayan veya mesleği dışında başka işlerde çalışmak zorunda kalan meslektaşlarınızın sorunlarını çözmeyecektir. Bu nedenle, başkalarının oluşturduğu gündem ne olursa olsun inşaat mühendisliği ve meslektaşımızın gerçek gündemini asla ıskalamamalıyız.

Değerli meslektaşlarım,

“Başarı sıralaması en az 50.000 olsun, kontenjanlar azaltılsın” talebinin sıradan ve üzerinde düşünülmemiş bir talep olmadığını bilmelisiniz. Deprem ülkesi olduğumuz dillerde pelesenk olmuşken, bu talep halen inşaat mühendisliğine yeterli önemin verilmemesine karşı bir isyandır. Nitelikli mühendislik hizmeti almak ve elbette güvenli yapılarda yaşamak bu ülkedeki her vatandaşın hakkıdır.

Önceliklerimiz bize sunulanlardan çok ama çok farklıdır. Bunun bilinciyle, işsizlik, istihdam, mesleki yeterlilik gibi birçok konuyu tartışarak, taleplerimizi daha gür bir sesle dile getireceğiz.

Gelin biz gerçekçi olalım…

Gerçekçi olup imkânsızı isteyelim…