all world’s watching (bütün dünya izliyor)
Filmde çokça duyduğumuz meşhur slogan
2020 yılının adından en çok söz ettiren filmlerinden birisi… Şikago Yedilisi’nin Yargılanması, son yılların en güzel yeniliklerinden olan dijital medya platformlarından Netflix’in bir orijinal yapımı olarak gösterime girdi. Sinemaseverler tarafından da 2020 yılı filmleri için düzenlenecek ödül törenlerinde adını sıkça duyacağımız argümanı her yerde dillendiriliyor. 2 saat 10 dakikalık toplam süresi olan filmin IMDB puanı şu an için 7,8/10 olarak oluşmuş durumda.
Film birçok konuyu çerçevesi içine alıyor. Başta yıllarca süren Vietnam Savaşı, 1960’larda Amerika’daki gençlik hareketleri, protestolar, 1968 Amerika seçimleri, Amerika’nın siyahi vatandaşlarına uyguladığı insanlıktan çok uzak politikalar… Ama çerçevenin tam ortasında, Amerika’nın Vietnam Savaşı’nda aldığı pozisyonu protesto eden insanların, Amerika’daki “hukuk sistemi” eliyle başlarına gelenler yer alıyor. Aslında başlarına getirilenler…
Bu noktadan sonra bahsedeceğim şeyler, filmi izlemeyenler için filmde karşılaşacakları sahnelerin büyüsünü bozabilir. Buna maruz kalmak istemezseniz son paragraftan devam etmenizi öneririm. Filmde beni etkileyen, çokça düşündüren birçok bölüm oldu… Mesela Kara Panterler Partisi’nin lideri siyahi Bobby Seale’in sadece “mahkeme jürisinde olumsuz düşünceler oluşturma niyetiyle” davayla ilişkilendirilmesi… Üzerine mahkemede savunma hakkının defalarca çiğnenmesi ve en sonunda mahkemede zincirlenip ağzı bağlanarak cezalandırılması… Bana, siyah derili insanların Amerika’da yaşadıklarını her yönüyle hissettirmiş etkileyici bir resim olarak filmde yer alıyor bu konu.
Öte yandan dava sırasında, davanın sanıkları ile ilgili zihinlerinde olumlu düşünceler oluşması ihtimali beliren ve bunu sadece bakışlarıyla, yüzlerindeki ufacık gülümsemeyle hissettiren 2 jürinin davadan “devlet” gücü kullanılarak el çektirilmesi… Bu da benim için “devlet” sisteminin kötü niyetli insanlar elinde nasıl işlevini kaybettiğini gösteren bir sekans* oldu.
Yine Abbie’nin sorgu sandalyesinde kurduğu “Biraz izin verir misin arkadaşım? Sadece düşüncelerim yüzünden ilk kez yargılanıyorum.” cümlesini duyduğumuz sahne de iz bırakan sahnelerden diye düşünüyorum. Devletine ve kamu görevlilerine son derece saygılı olan ve oğluna da bunu öğretmeye çalışan Dave Dellinger’ın bir mahkeme polisine yumruk atacak kadar çileden çıktığı sahne de vurucuydu benim için.
Filmi izleyince, birçok şeyin üzerine bir kez daha düşünme fırsatım oldu. İnsan topluluklarının birlikte, düzen içinde yaşaması amacıyla organize olan (olması gereken) devlet aygıtının, art niyetli insanların elinde nasıl bir hizipsel güç aracı olarak kullanılabileceğinin, adaletsizliklere karşı, güvenilmesi gereken hukuk sisteminin, bir yandan aslında nasıl adaletsizliğin en büyük sebebi haline gelebileceğinin, bazılarımızın zihninde belki “medeniyetin sembolü” olarak yer etmiş Büyük Amerika’yı aslında gözümüzde nasıl büyüttüğümüzün… Belki de en çok, insanın nasıl aynı “insan” olduğunun ve tüm bu sorunların nasıl evrensel problemler olduğunun üzerine düşündürdü film…
Ben, Şikago Yedilisi’nin Yargılanması’nın sabırla izlenmesi ve keyfine varılması gereken bir film olduğunu düşünüyorum. Yaşadıkları dönemde, belki de gücün karşısında yenildiği zannedilen insanların, tarihsel süreçte aslında nasıl anıldıklarını göstermesi bakımından da kayda değer bir bakış açısı sunuyor bence. Tavsiye ederim.
*Sekans: Bir bütüm meydana getiren planlar dizisi. (TDK)