Şantiye Şefi, “konusuna ve niteliğine göre yapım işlerini yapı müteahhidi adına yöneterek uygulayan, mühendis, mimar veya bunlara ilişkin teknik öğretmen veya tekniker diplomasına sahip teknik personel[1]” olarak tanımlanmıştır. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere birçok teknik elemanın ortak paydası, meslek hayatının bir döneminde şantiye şefliği sorumluluğunu taşımış olmasıdır.
Şantiye şeflerince, hemen her yapım işini yapı müteahhidi adına yönetmesi zorunluluğu olmakla birlikte, bu sorumluluğun karşılığını ekonomik anlamda her zaman alamadıkları görülmektedir. Her yapım işinin şantiye şefince yürütülmesi zorunluluğunun teknik gerekçesi yapı müteahhitlerince tam anlaşılamadığından, şantiye şefliği müessesesi masrafları arttıran bir kalem olarak görülmekten öteye geçememektedir. Bu masraf kapısının zorunlu olması da, yapı müteahhitlerinin giderleri en aza düşürmesi dürtüsüyle hareket etmesinden kaynaklı olarak düşük ücretlerle şantiye şefliği yapmayı kabul edebilecek mesleki kıdemi düşük genç teknik elemanlara yönelme sonucunu doğurmaktadır. Hal böyle olunca da, kamuya veya özel sektöre yapılan nitelikli yapılar dışında kalan nispeten düşük bütçeli şantiyelerde, mesleki kıdemleri düşük veya ekonomik anlamda güçsüz olan teknik elemanların şantiye şefi unvanını ve sorumluluğunu taşıdıkları görülmektedir.
Şantiye şefliği, mevcut mevzuat ve teknik uygulama açısından vazgeçilmezdir. Şantiye şefliğinin havalı bir ismi olduğu da tartışmasızdır. Bu kadar havalı bir unvanın ciddi sorumlulukları olmalıdır. Bu yazı ile de amaçlanan şantiye şefi meslektaşların taşıdıkları sorumluluğun sonuçları hakkında bilgi düzeyini arttırmaktır.
Sorumluluk, genel olarak ceza sorumluluğu ve hukuki sorumluluk olmak üzere başlıca iki alanda ortaya çıkmaktadır. Sorumluluğun temel kaynağı hukuki normlar olup; şantiye şeflerinin sorumluluğunun kaynaklarından ilk akla gelenlerini ise; Türk Ceza Kanunu, Türk Borçlar Kanunu, İmar Kanunu, Yapı Denetimi Hakkında Kanun, İş Kanunu, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, Yapı Denetimi Uygulama Yönetmeliği, Şantiye Şefleri Hakkında Yönetmelik, TMMOB Disiplin Yönetmeliği olarak saymak mümkündür.
Ceza sorumluluğu, kusurlu olanların yargılanıp cezalandırılmalarını, hukuksal sorumluluk ise, zarara uğrayanlara, kusurun ve zararın boyutlarına göre tazminat ödenmesini öngörmektedir. Cezai sorumluluk şahsi olup, ceza sorumluluğunun doğması için kusur şarttır. Bunun yanında hukuki sorumluluk açısından her zaman kusur şartı aranmadığı gibi kanunda öngörülen ayrık durumlar saklı kalmak üzere mirasçılar dahi miras bırakanın borçlarından sorumlu olabilmektedirler.
Hukuki ve cezai sorumluluğunun da bir sınırı vardır. Bu sınır Türk Ceza Kanunu, Türk Borçlar Kanunu ile Yapı Denetim Hakkında Kanunda belirlenmiştir. Yapı Denetim Hakkında Kanunun 3. Maddesinde “Yapı denetim kuruluşları, denetçi mimar ve mühendisler, proje müellifleri, laboratuvar görevlileri ve yapı müteahhidi ile birlikte yapının ruhsat ve eklerine, fen, sanat ve sağlık kurallarına aykırı, eksik, hatalı ve kusurlu yapılmış olması nedeniyle ortaya çıkan yapı hasarından dolayı yapı sahibi ve ilgili idareye karşı, kusurları oranında sorumludurlar. Bu sorumluluğun süresi; yapı kullanma izninin alındığı tarihten itibaren, yapının taşıyıcı sisteminden dolayı on beş yıl, taşıyıcı olmayan diğer kısımlarda ise iki yıldır” denilmektedir.
Cezai sorumluluk açısından ise dava ve ceza zaman aşımı kavramları karşımıza çıkmaktadır. Kanunda öngörülen ceza süresine göre bu zaman aşımı süreleri değişmekle birlikte, örneğin (bir yapının yıkılması sonucunda) taksirle ölüme sebebiyet verme suçu için dava zaman aşımı 15 yıl, ceza zaman aşımı 20 yıl olarak belirlenmiştir. Diğer bir anlatımla bu suç için 15 yıl içinde dava açılması ve 20 yıl içinde de cezanın infaz edilmesi gerekir. Bunun yanında Türk Borçlar Kanunu’nun haksız eylemlerde zaman aşımına ilişkin 72.maddesine göre; tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve herhâlde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zaman aşımına uğrar.
Tüm bunlara karşın Yargıtay, 1999 depremi sonrasında, zaman aşımı süresinin binanın yıkılıp zararın gerçekleştiği tarihten itibaren başlayacağına karar vermiştir[2]. Bu durumda, emeklilik hayatı yaşayan bir teknik elemanın, meslek hayatının başlarında gerçekleştirdiği şantiye şefliği ile ilgili olarak hukuki sorumluluğu doğması ve tazminat ödemeye mahkum olması halinde bu tazminat ödeme borcundan mirasçıları dahi sorumlu olabilecektir.
Yapı müteahhidi ve onu temsilen görevlendirilen şantiye şefi, yapım işlerindeki kusurlardan dolayı müteselsilen sorumludur. (Müteselsil sorumluluk birden çok kişinin aynı zarardan, zararın tamamı yükümlülerden herhangi biri tarafından tazmin edilinceye kadar sorumlu olmasıdır.) Bu durumda alacaklı dilediği takdirde borcun tamamını müteselsil borçlulardan birinden isteyebilir. Borçlulardan birinin borcu ifa etmesi (borcun gereğini yerine getirmesi) halinde borç sona erer. Bu durumda borcu ifa edenin diğer borçlulara kusurları oranında rücu etme (borcun diğer müteselsil borçlulara düşen kısmını kusurları oranında onlardan tahsil etme) hakkı bulunmaktadır. Diğer bir ifadeyle, şantiye şefi zarar görenlere karşı müteahhitle birlikte sorumlu olacak, müteahhidin kusurundan kaynaklanan zararı da karşılamak zorunda kalacak, ancak ödemek zorunda kaldığı bedeli daha sonra müteahhide rücu edebilecektir. Ancak bu noktada yüklenicinin tüzel kişilik olmasının mümkün olduğunu ve tüzel kişiliğin sorumluluğunun sermayesi ile sınırlı olduğunu, şantiye şefliğinin ise gerçek kişi tarafından icra edilmek zorunda olduğunu ve gerçek kişilerin tüm mal varlığı ile sorumlu olduklarını da hatırlatmak gerekir.
Şantiye şefinin, yapı sahibine, idareye, zarar gören 3. kişiye karşı yapı müteahhidi ile birlikte müteselsil sorumluluğu olduğu görülmektedir. Ancak burada bahsedilen sorumluluğun tazminata ilişkin olduğunu, şantiye şefinin teknik anlamda sorumluluğu ise bizzat taşıdığını ve yapı müteahhidi adına yapım işinin ruhsata ve ruhsat eki etüt ve projelere uygun olarak gerçekleştirilebilmesi için gerekli olan inşaat ve iş organizasyonunu sağlamak, mevzuatın öngördüğü her türlü tedbiri almak, uygulamak ve uygulatmakla sorumlu olduğunu hatırlatmak isteriz.
Netice olarak şantiye şefliğinin ne derece önemli olduğu ve sorumluluğunun ne kadar yüksek olduğu sektördeki tüm paydaşların malumudur. Ancak bir o kadar da pervasızca icra edildiğinin de kabul edilmesi gerekir. Karşılaşılan yanlış uygulamalar ve sorumluluk bilincindeki yetersizlik nedeniyle, şantiye şefliği müessesesine etkin ve doğru bir şekilde işlerliğinin kazandırılması açısından görüş ve önerilerimizi aşağıda ilgililerin ve şantiye şeflerinin dikkatine sunuyoruz.
- Yapı güvenliğinin sağlanması ve inşa aşamasında etkin bir denetimin sağlanması açısından şantiye şefliği görevinin belirli bir mesleki kıdeme ulaşmış mimar ve mühendisler tarafından yürütülmesi gerektiği kanaatindeyiz. Ancak gerek yönetmelikte sayılı diğer meslek gruplarının iş alanlarının daraltılmaması gerekse şantiye şefinin yapım işinin kapsamı büyüdükçe yardımcı elemanlara ihtiyaç duyduğu gerçeği göz önüne alınarak diğer teknik elemanlar ve mesleki kıdemi düşük mühendisler için şantiye şefi yardımcılığı müessesesi oluşturulması uygun olacaktır.
- Şantiye şeflerinin sorumlulukları konusunda tam olarak bilinçlendirilmeleri gerekmektedir. Zira ihmali davranışının sebep olabileceği sonuçları tam ve doğru olarak önceden öngörebilen şantiye şefinin, görevinin yerine getirilmesi için gerekli çabayı azami ölçülerde sarf edebileceği düşünülmektedir.
- Şantiye şefine bu denli ağır sorumluluk yüklenmesi karşısında, görevini yerine getirmesini sağlayacak etkin mekanizmalarla da donatılması gereklidir. Bu bakımdan, şantiye şeflerinin müteahhite karşı korunmasını sağlayacak yetkilere ve özel düzenlemelere de ihtiyaç duyulmaktadır. Aksi takdirde, şantiye şefliği müessesesi, müteahhitlerin sorumluluktan kurtulmak, yükümlülüklerini devretmek için başvurduğu bir yöntem olmaktan öteye gidemeyecektir.
[1] Şantiye şefinin, kamu kurum ve kuruluşlarınca yapılan veya yaptırılan yapılar ile Şantiye Şefleri Hakkında Yönetmeliğin Md.7/7 de sayılı yapılar için mimar veya mühendis, Md.7/8 de sayılı yapılar için münhasıran inşaat mühendisi olması zorunludur.
[2] Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, E. 2001/8406 K. 2001/12825 T. 11.12.2001