İzmir merkezinden yaklaşık 70km. uzaklıkta meydana gelen depremin ardından hayatımız 30 Ekim 2020 öncesinden farklı bir biçimde devam ediyor. Yaşadığımız yer sarsıntısı sonrası yıkılan binalarda 118 insanımızı kaybettik, geçtiğimiz yıl içerisinde dünyada yaşanılan ölümlü depremlerde kentimiz maalesef birinci sırada yer aldı. Karşı karşıya kaldığımız tabloyu yeniden yaşamamak ise en büyük temennimiz.
Depremde yaşadığımız kayıpların yarasını sarmaya çalışırken, yine İzmir’de 2 Şubat 2021 02.00 de başlayan yağışın sonuçları ise bize afetin sadece deprem kaynaklı olmadığını bir kez daha gösterdi. İklim değişikliği karşısında hızlı davranıp, kentin altyapısını yeniden ele almamız gerektiği ise önümüzde duran bir gerçek.
Yağmur ve deprem… İki doğa olayı ve iki afet…
Çok yakın zamanlarda yaşadıklarımız birbirinden bağımsız olaylar olsa da sonuçlarının birlikte düşünülmesi kaçınılmazdır. Bir kenti afetlere karşı hazırlamanın temel koşulu; afet risklerinin doğru tanımlanması ve bu risklerin oluşturacağı tehlikenin vereceği zararın en aza indirilmesidir. Kentlerimizi afet öncesi yapacağımız çalışmalarla hazırlamalı, sonrasında oluşabilecekler planlanarak en kısa sürede afet sonrası yaşanılabilir hale getirebilmeliyiz. Afete dirençli kent yaratmak için öncelikle kırılganlıkların tespit edilmesi gerekmektedir. Altyapı, ulaşım sistemleri, okullar, hastaneler, kamu binalarının yanı sıra tüm kent için tehlike ve risk haritaları oluşturulmalı ve planlama süreçlerine dahil edilmelidir.
Akılcı yaklaşım, sadece yaraların sarılması noktasında elde edilecek başarıyı değil, can kayıplarının yaşanmadığı, maddi kayıplarının en aza indirildiği bir planlamayı hedeflemektir. Konuya mali açıdan da baktığımızda, afet öncesi yapılacak çalışmalar her zaman sonrasından daha ekonomik olacaktır. Bu noktada, 17 Ağustos 1999 depremi en yakıcı örnek olarak halen hafızalarımızda yerini koruyor.
Elbette, gözümüzün önünde büyüyüp duran bütün bu sorunlara karşı bir adım atmak hepimizin görevidir. İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi olarak, mesleki sorumluluğumuz adına bir adım atmak istedik ve İzmir Büyükşehir Belediyesiyle 30 Ekim’de yıkımların yaşandığı, en fazla hasarlı bina tespiti yapılan ve pilot ilçe olarak belirlenen Bayraklı İlçesindeki yaklaşık 33.100 binayı kapsayan Yapı Stoğu Envanteri ve Yapıların Deprem Riski Açısından Değerlendirilmesi Protokolünü imzaladık.
Protokol kapsamında Şubemiz tarafından verilecek eğitim sonrası yapılan sınavda başarılı olan üyelerimiz, yapılara dair sahadan ve projelerinden veri toplayacak ve binaların bu veriler ışığında değerlendirilmesi yapılarak deprem riski açısından önceliklendirilmesi yapılacak.
Bu çalışmanın, kentimizdeki tüm yapı stoğunun verilerini ortaya çıkartılması, daha yaşanılabilir çevre hedefiyle dönüşümünün sağlanmasının başlangıcı olacağına inanıyoruz.
İzmir için çok kıymetli olan bu projeye emek verecek tüm meslektaşlarımıza ise şimdiden sonsuz teşekkürler..
Hepimize kolay gelsin…
Kapak fotoğrafı: Batuhan Fidan