Denizlerimizin musilaj riski bakımından değerlendirilmesi

Müsilaj nedir? Nasıl oluşur?

Prof. Dr.
Adnan O . Akyarlı

Gerekli evsel atık su arıtma tesislerinin hayata geçirilmemesi, atık suların arıtılmadan denize verilmesi, Marmara Denizi’nde su değişim hızının düşük olması ve giderek azalan çözünmüş oksijen miktarı, ötrofikasyon düzeyini yükseltmekte, ekolojik kaliteyi düşürmektedir.
Taşıma (özümleme) kapasitesinin üstünde azot ve fosfor kökenli besin elementi girdisi nedeniyle Marmara Denizi’nin ötrofikasyon riski her geçen gün yükselmiş ve gelinen noktada, alg ve plankton popülasyonlarında hızlı bir artış ortaya çıkmıştır. 

Biyolojik arıtma yapılmadığından, doğrudan denize ulaşan organik kirleticilerin parçalanması için çözünmüş oksijen tüketilmekte; bu durum da, deniz suyunun oksijensiz hale dönüşmesi riski yaratmaktadır.  

Marmara Denizi’nde, azot ve fosfor (nutrient) bakımından zengin besin elementleri varlığının aşırı artması ve deniz suyu sıcaklıklarının yüksek seyretmesiyle aşırı çoğalan fitoplankton hücrelerinin ekosistem içinde kullanılmadan parçalanmaları, denizde müsilaj oluşumlarına yol açmaktadır.

 Bu süreci olumsuz etkileyen bir başka etken ise, besin zincirinin kırılmasıdır. Plankton tüketen deniz canlılarının popülasyonunda ortaya çıkan azalma, denizin doğal özümseme potansiyelini düşürmekte ve musilaj riskini yükseltmektedir.

SONUÇ: Ötrofikasyon, Marmara Denizi’nde “salya” olarak bilinen müsilaj oluşumlarına neden olmaktadır.

Süreci Tetikleyen Neden: Ergene Projesi

Ergene’ye hayat vermesi planlanan proje kapsamında, özellikle Çerkezköy, Çorlu, Ergene ilçeleri ile Büyükkarıştıran beldelerini kapsayan geniş bölgeye yayılmış yaklaşık iki bine yakın fabrikadan çıkan atık suların, ortak atık su arıtma tesislerinden geçirildikten sonra 3 metre çapındaki 59 km’lik boru hattı ile Marmara Denizi’nin 4.5 kilometre açığına verilmesi öngörülmektedir.

Bu projeye endişeyle yaklaşan uzmanlar, Saros Körfezi’ne akan Trakya’daki kirliliğin evsel arıtma işleminin ardından Marmara’ya verilmesi durumunda müsilaj felaketi yaşayan Marmara’nın tam bir lağıma dönüşeceğini savunmakta; iktidarın politikalarından biri olan Ergene Derin Deniz Deşarjı ile 13 Kasım’da başlayan katliamın bardağı taşıran son damla olduğunu belirtmektedir.

Buna göre: AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Ergene Havzası Eylem Planı’nı devreye aldık. Yaklaşık 2,5 milyar liralık bir harcamayla ve kararlılıkla hayata geçirdik” diye bahsettiği planla katliamın son adımı atılmış; Ergene Derin Deniz Deşarjı Projesi ile fosseptik çukur haline gelen Marmara Denizi, tamamen müsilaja teslim edilmiştir”.

Ergene’den yapılan deşarjın acilen durdurulması gerektiğini vurgulayan Sevinç-Erdal İnönü Vakfı MAREM (Marmara Environmental Monitoring) proje lideri Hidrobiyolog Levent Artüz, “Marmara Denizi’nde müsilaj yine olacaktı belki ama Ergene büyük bir faktör oldu. Kasım ayında başlayan deşarjın ardından kısa bir süre sonra denizde müsilaj arttı. Ergene deşarjı, müsilajın hem boyutunu hem de zamanını etkiledi. Ege’ye Meriç-Ergene üzerinden kimyasal kirlilik akıyor. Ergene’ye deşarj edilen kirleticiler ise, yeni tesislerde arıtılarak Marmara Denizi’nin 50 metre derinine deşarj edilmeye başlandı. Ancak kirletici yüklerin boyutunun tüm parametreler ışığında ortaya konulması gerekir. Ergene’ye deşarj sürdürülürse yakın gelecekte ciddi uluslararası bir sorun doğacaktır. Bölgede kirli suyun Marmara’ya akmaya devam ettiği, Ege ve Karadeniz’in olumsuz etkileneceğini saptadık. Marmara Denizi 2000 yılından beri foseptik çukurudur. Ciddi önlemlerin alınması gerekir” demektedir[1].

Benzer görüşler, İMO İzmir Şubesi tarafından düzenlenen “Marmara Denizi’nin yok edilişi: Salya ve Kanal İstanbul” konulu çevrimiçi seminerde Prof. Dr. Cemal Saydam tarafından da ortaya konmaktadır[2].

Ege Denizi’nin durumu

Marmara Denizi’nden musilaj çıkışı başlamış olup, Saroz Körfezi etkilenmektedir. Bu konuda, Ege Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi  Dekanı Prof. Dr. Uğur Sunlu, şu görüşü ortaya koymuştur:

 “Müsilajın Çanakkale Boğazı’nı geçerek Ege Denizi’ni kaplamasını beklemiyoruz. Ege Denizi’nde aşırı alg çoğalmasını biz zaman zaman bölgesel anlamda yaşıyoruz ancak Ege Denizi’nin rüzgar ve akıntı sistemleri ile su özellikleri, Marmara Denizi’nden tamamen farklıdır. Dolayısıyla tüm Ege Denizi’ni kaplayabilecek kütlesel bir aşırı alg çoğalmasını beklemiyoruz. Teorik anlamda mümkün olabilir ama şunu unutmamamız gerekiyor; yoğun müsilaj kütleleri hareket ettikçe dağılır ve parçalanır. Su hareketleri, akıntılar ve rüzgarlara bağlı olarak bunların kitle halinde belli alanlarda toplanması söz konusu ama Çanakkale Boğazı’nı geçerek Ege Denizi’ni kaplamasını açıkçası beklemiyoruz”[3].

İzmir Körfezi’nin durumu

Arıtma Tesisleri

Atık suların doğaya zarar vermeden toplanmasını, arıtılmasını ve yeniden kullanılmasını sağlamak üzere altmışsekiz adet atıksu arıtma tesisini işleten İZSU Genel Müdürlüğü, Avrupa Birliği standartlarında arıtma yapan yirmiüç ileri biyolojik arıtma tesisi ile bu alanda Türkiye’de lider konumdadır.

Otuzdokuz biyolojik ve altı doğal atık su arıtma tesisi ile toplam 347 milyon metreküp atık su arıtma kapasitesine sahip olan İZSU, İzmir’in  atık sularının %97 sini arıtmakta; İç Körfez’e ileri biyolojik  arıtmadan geçmeyen su deşarjı yapılmamaktadır.

Bugüne kadar yapılmış olan atık su arıtma tesislerine ek olarak üç adet arıtma tesisinin yapımı devam etmekte;  ihtiyaç olan diğer yerleşimlerde 2050 yılı projeksiyonu ile hem konvensiyonel, hem de paket atık su arıtma tesisleri ihale, plan ve proje çalışmaları sürmektedir.

İZSU Projeler Daire Başkanı Faruk İşgenç’in İzmir Körfezi’nde müsilaj tehlikesini değerlendirdiği raporda şu tespitler yer almaktadır[4]:

‘”İzmir Körfezi, Marmara Denizi’nin %0.34‘ü kadar hacme sahip, ortalama derinliği ise 19 kat daha az ve su sıcaklığı 5 ile 100C civarında daha yüksek olan bir körfezdir. Diğer yandan, kişi başına düşen deniz suyu varlığı da İzmir Körfezi’nde Marmara Denizi’ne göre 57 kat daha azdır. Tüm bu aleyhteki faktörlere rağmen, İzmir Körfezi’ndeki su kalitesinin Marmara Denizi’nden daha iyi olmasının temel nedeninin, İzmir Körfezi’ne yapılan kentsel atıksu deşarjlarının, çok büyük oranda karbonla birlikte azot ve fosforun da arıtıldığı ileri biyolojik prosese sahip tesislerden yapılması olduğu anlaşılmaktadır.”

Su Değişim Potansiyeli

Çevresindeki baskıların en üst düzeyde olduğu İç Körfez’deki su, gün içinde oluşan deniz suyu seviye değişimleri ile rüzgar kökenli akıntıların sağladığı kütle taşınımları sonucunda, ortalama on günde bir yinelenmektedir. Dokuz Eylül Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü (DEÜ DBTE) tarafından yürütülen matematik model çalışmalarından elde edilen bu bulgu,  deniz suyu seviye değişimleri ve akıntı ölçümleri ile doğrulanmıştır.

Bu hidrodinamik yapı, besin elementlerinin birikimini ve çözünmüş oksijen değerlerinin düşmesini engelleyen bir üstünlüktür.

İzmir Körfezi’nde Güncel Gelişmeler

Çiğli Atıksu Arıtma Tesisi’nden çıkan arıtılmış suların İzmir Körfezi’yle buluştuğu noktadaki canlı zenginliği, tesisin ne kadar verimli çalıştığının kanıtı niteliğindedir. Beslenmek için bu bölgeye gelen binlerce flamingo, temiz suyla birlikte deniz canlıları açısından da zenginleşen Körfez’de görsel bir şölen oluşturmaktadır.

İzmir Körfezi’ndeki iyileşme süreci, bilimsel verilerin yanı sıra su altı fotoğraflarıyla da gözler önüne serilmektedir. İzmir Körfezi’nin flora ve fauna bakımından zenginleşmesi sonucu: temiz suları seven Akdeniz’e özgü deniz tavşanı, tüplü boru kurdu, endemik taş mercanları, horozbina balığı gibi birçok canlı türü, Körfez’de yeniden yaşam bulmaya başlamıştır.

İzmir Büyükşehir Belediyesinin yüzülebilir Körfez hedefinin önemli adımlarından biri daha atılmış; Güzelbahçe Belediyesi İkinci Liman Halk Plajı yüzme suyunun kalite sembolü olan mavi bayrakla taçlanmıştır.

Güzelbahçe’nin ilk mavi bayraklı plajı, kent merkezine en yakın mavi bayraklı plaj olmuştur.

Sonuç

Yukarıdaki bulgular ve bilgiler, İzmir Körfezi’nde ötrofikasyon koşullarının söz konusu olmadığını; bu nedenle güncel bir musilaj riski bulunmadığını göstermektedir.

Nicelikleri ve nitelikleri günden güne artan çevresel yatırımlar, koşulları daha da iyileştirecek ve bu riski düşürecektir.

Bu noktada tek eksiklik, – merkezi hükümetin benzer başarılı sonuçlara ulaşamaması nedeniyle –, Gediz Havzası üzerinden İzmir Körfezi’ne gelen kirliliğin varlığını sürdürmesidir.

Prof. Dr. Adnan O. AKYARLI


[1] https://www.birgun.net/haber/ergene-nin-yuku-marmara-ya-kaldi-348165

[2] https://www.youtube.com/watch?v=8O_QTkThDx8

[3] https://www.egepostasi.com/guncel/ege-denizi-icin-rahatlatan-musilaj-aciklamasi-h262120.html

[4] https://yesilgazete.org/musilaj-ege-denizinde-de-gorulur-mu/