Şantiyedeki harçlı pencereden dışarıyı izlerken yukarı katlardan gelen matkap sesleri, ufaktan fokurdayan sabahtan kalmış çayıyla tozlu masa ve sandalyelere hiç aldırış etmeden kaleme aldığım kelimelerin sıcaklığında kucaklıyorum hepinizi.
Evet, erkek egemen zihniyetin kol gezdiği çoğu kişi tarafından hala “erkek işi” olarak görülen iş ilanlarında “tercihen erkek” yazısına çokça rastlayacağınız, tozuyla, çamuruyla, soğukluğuyla, esnek çalışma saatleri adı altında ağır çalışma saatleriyle, işçilerin mesai arkadaşlarının “şimdi burada mühendis hanım olmasaydı başka bir şey söylerdim” şeklinde sürekli bir kontrol mekanizmasının bulunduğu, sadece erkeklerin kullanabileceği tuvaletleriyle, yöneticilerin çoğunlukla erkek olduğu şantiyelerden…
Kadın mühendisler müthiş titizlikle sunduğu başarılı işler bir yana bir taraftan iş hayatındaki bütün bu zorlukları göğüsleyen bir taraftan maruz kaldığı cinsiyetçi yaklaşımlar karşısında mücadelesini sürdüren, karşılığında ise erkeklere nazaran daha düşük ücretlere tabi tutulup, emeğinin sömürüldüğü bir sistem içerisindedir. Bazen kendimizi sürekli birilerine ispatlamak durumunda kalabiliyoruz. Her koşulda çalışabileceği, erkeklerden bir farkımız olmadığı, projelerin üstesinden gelebileceğini, mesleğinde başarılı bir mühendis olduğu konusunda ikna yollarına başvuruyoruz.
Daha mühendislik eğitimi alırken bile bunlarla karşılaşmak korkutucu. İzmir’de bir iş başvurusuna gittiğimde karşılaştığım tavır beni epey şaşırtmıştı. Erkek inşaat mühendisi şantiyeye gidebilen, müteahhitlerle muhatap olacak birini aradıklarını söylemişlerdi. Trajikomik…
Biz kadın mühendisler bize dayatılan politikalara karşı hep bir arada dayanışma içinde mücadele edeceğiz.
Varız, var olacağız.