Bana Mastikayı Çalsana

Yağmur KOÇHAN

İMO İzmir Şubesi tiyatro ekibi Şantiye Tozu Tiyatrosu bu sene Tahsin Vergin Anma Günleri kapsamında Nilbanu ENGİNDENİZ ‘ in yazdığı ` Bana Mastikayı Çalsana` oyununu Tamer ÖZŞEKER ve Anıl ÜLKER yönetmenliğinde, Buse HEPGENÇ ve Salih KALE yönetmen yardımcılığında, 25 kişilik oyuncu kadrosu ile 27 Nisan 2019 Cumartesi günü Tepekule Kongre Merkezi Anadolu salonunda sahneledi. 

Yine Odamızın tiyatro ekibi 25 Mayıs 2019 Cumartesi günü de Karşıyaka Belediyesi “Üniversite Tiyatroları Karşıyaka Buluşmaları” etkinliği kapsamında oyununu Mavişehir Tay Park’ta ikinci kez sahneledi.

Annesi ve babası Almanya’da olan Yeşim (Lale) bekâr olan halası Nesrin (Sibel) ile beraber yaşamaktadır. Nesrin, Yeşim’in romanlar arasında onlar gibi olmasından çok korktuğu için yeğenini baskı altında tutar. Kapının önünde oynamasına dahi izin vermez. Mahallenin berberi Berber’in (Salih) torunu Aynuri (Eylem), Yeşim’in en yakın arkadaşıdır. Yeşim ile mahallenin yaramaz oğlu, sirk yıldızı olmak isteyen Hüsnü Yusuf (Umut) birbirlerine âşıktır. Hüsnü Yusuf babaannesi Navina (Songül) ile beraber yaşamaktadır.  Fal bakan Navina mahallenin kadınları arasında hem en büyük hem de sevilen bir karakterdir. Hüsnü Yusuf’un en büyük hayali sirk yıldızı olup yurtdışında ünlü olmaktır. Fakat babaannesi Navina onun bir müzisyen olmasını ister. En büyük isteği ise mastika şarkısını klarneti ile çalabilmesidir.

Hayriye (Derya) ve Anason Osman (Cenk) ikilisinin çekişmeli evliliği, Anason Osman’ın ikinci eş olarak genç bir kadın olan Gülseda (Satıgül) ile evlenmesi Hayriye’nin hayli zoruna gitmiştir. Gülseda bu evlilikte gönülsüzdür. Hayatını alkollü olarak geçiren Anason Osman da hem bu yaştan sonra ikinci bir eş aldığı için pişman hem de Gülseda’ya âşık olduğu için karışık duygular içerisindedir. Gülseda, oyunun ilerleyen sahnelerinde mahallenin delikanlılarından Tako Necmi’ye (Mehmet) gönlünü kaptırmış ve onunla kaçmıştır. Kaçmalarına Tako’nun kardeşi Ayten (Tuğçe) yardımcı olmuştur.

Yan komşusu olan ve mahallenin dişli kadını Hamiyet (Yağmur), güzeller güzeli kızı Sumru (Buse) ve yetimhanede büyümesine gönlü razı olmayan yeğeni İskender, takma adıyla İsko (Serdar) ile yaşamaktadır. İsko, Sumru’ya sırılsıklam âşıktır. Ancak Sumru’un bu aşktan haberi yoktur ve İsko’ya abi gözüyle bakmaktadır. Sumru çiçek satarken bir gün Kordon’da gemiden inen Denizci Ayhan’a (Engin) âşık olmuştur. Ayhan ve Sumru aylarca flört etmiştir. Ancak Ayhan zengin ve asker kökenli bir aileden gelmektedir. Ayhan’ın annesi Sevinç (Reyhan) ve teyzesi Neşe (Mehlika) mahallede Hamiyet’in kapısını çalarak bu saadeti bozmaya çalışsalar da kızının meşhur olmasından umudunu kesen Hamiyet bu işin gerçekleşmesi ve kızının zengin bir kocaya varması için dünden razıdır.  Hatta Hamiyet’e çingene oldukları için hakir görüp bu ilişkiye onay vermeyen Sevinç ve Neşe Hamiyet’ten mahallenin ortasında dayak bile yer.

Evlere kızı ile temizliğe giden yan komşu Sabayat (Ömür), kızı Nurhayat’ı (Meryem) herkes gibi Sumru ile kıyaslamaktadır. Sabayat’ın derdi kızının Sumru gibi zengin bir koca bulup evlenmesidir. Ancak Nurhayat annesi ile evlere temizliğe gitmeyi ve çiçek satmayı istememektedir.  Mahallede seks işçiliği yapan Belma (Gözde) yetimhanede büyümüş mahallenin delikanlılarından Çiko’nun (Alican) sevgilisidir. Bir gün işten gelirken bir adamın arabasından indiğini gören Çiko, bir müşterinin Belma’yı eve kadar bıraktığı için kıskançlık krizine girer. Belma’yı dövmeye başlarken mahallenin gençleri ayırmak istese de engel olamamışlardır. Tam o sırada seslere gelen mahallelinin arasından fırlayan Hamiyet şiddete engel olmuş, Çiko’ya haddini bildirmiştir.  Belma, trans birey Nazlı (Seren) ile beraber oturmaktadır. Nazlı Pat Murat’a (Serhat) verdiği harçlıklarla iltifatlar alan neşeli bir karakterdir.

Mahallede farklı bir duruşa sahip olan Emine (Yurdagül), üniversite öğrencisi olan oğlu Mehmet’i (Kutay) mahallenin kargaşasından korumaya çalışmaktadır. Mahallenin delikanlıları ile siyasi konuşmalar yapar ve toplumdaki çatışmayı onlara anlatmaya gayret eder. Mahallenin bakkalı düşük bütçeli mahallede veresiye vermeyerek, herkesi borçlandırarak, tepki toplamaktadır. Ayrıca mahalledeki genç kızlara da sarkıntılık yapmaktadır. Mahallenin gençleri toplanıp bir plan yaparak Şaşı Bakkalı soymaya karar verirler. Taksici Serkan da (Caner) onlara yardım eder. Şaşı Bakkaldan çaldıklarını mahalledeki evlerin önüne bırakırlar. Herkes uyandığında kapısının önünde gördükleriyle ne olduğunu anlayamadan şaşırmıştır. Aynı gece Mehmet afişleme yaparken tutuklanıp hapse atılmıştır. Emine’nin korktuğu başına gelmiş oğlu romanlara uymuştur.

Kızını denizci Ayhan ile evlendirmek için can atan Hamiyet kına gecesi için kolları sıvamıştır. Ayhan’la evleneceği için çok mutlu olan mutlu olan Sumru İskoyu karşısına alıp herşeyi anlatacakken İsko; Sumru kendisine olan aşkını ilan edecek sanarken Ayhan’ın bahsini açınca İsko şaşkınlık yaşar. Nasıl yapacağını bilemeyen İsko teyzesi Hamiyetle konuşup vazgeçirmeye çalışsa da Sumru da Hamiyet de çoktan kına için hazırdır.

Kına için bütün mahalle bir arada coşkuyla eğlenirken Hamiyet kızının beyaz gelinlik içinde kınasını yakar. Çiko ile İsko körkütük içmiş bir halde mahalleye girer. Kardeşiyle karşılıklı ağır roman oynasın diye karşı karşıya getirildiğinde herkes bir yandan dans ederken İsko cebinden çıkardığı bıçağı Ayhan’ın kalbine saplar. Herkes donakalır. Ve Sumru’nun kulağındaki güle bile kanlar bulaşır. Kanlı biten kına gecesi ile Sumru ile Ayhan saadeti sona erer.

Seneler sonra Hüsnü Yusuf yolda yürürken karşıdan gelen kadına ve adama bakar.  Koluna girdiği eşi (Fatih) ile karşıdan gelen Yeşim de Hüsnü Yusuf’ u tanımakta zorlanmaz.

Yeşim çocukluğunun geçtiği İkiçeşmelikte Hüsnü Yusuf’tan dinlemeye alıştığı Mastikayı çalmasını ister.

Oyun sona erdiğinde Hüsnü Yusuf ve Yeşimin yüzlerinde o masum çocukluk hallerinin birer gülümsemesi vardır…

Toplumda eğlenceli kişilikler olarak görülen falcıların, romanların, esmer tenli çingenelerin, dans eden çiçek satıcılarının, seks işçilerinin, insanların üzerinden geçinmeye çalışan uyanıkların, tacizci Şaşı bakkalların, sirk yıldızı olmanın hayalini kuranların, süslü zengin kadınların, ya da paspal çiçekli şalvarlı kadınların, beyaz çoraplı baroların, kulağında gülü ile kolunda sepeti ile çocuklarını yalnız büyütmeye çalışan annelerin, kapıdaki süpürgenin, çatıdaki tel antenin, ipte sallanan çamaşırların mekânların, insanların hayatlarının ne kadar sıradan ama hayatı durdurup seyrettiğimizde ne kadar öğretilerle dolu olduğunu, bazen üzücü bazen ne kadar mücadeleci olduğunu, yeniden ve gülümseyerek hatırladığımız, aynı zamanda hatırlattığımız her bir detayı için emek veren, ter döken ve destek verenleri ayakta alkışladığımız bir oyundu.

Baharın memleketimize geldiği, başakların göğe erdiği, dağlarına gelinciklerin bastığı, yer, gök ve yüreklerin çiçek açtığı, bütün renklerle iç içe, farklılıkların renk yarattığı, başkalıkların ses getirdiği, kırmızı karanfilin nefesinde gülümseyip, kuşların ölmediği, çocukların ağlamadığı, ekmeklerin bayatlamadığı…

Ve gökkuşağını herkesin sevdiği bir dünya sahnesinde buluşsak her şey çok güzel olmaz mı?

Bizler oyunu bu düşünce ile oynadık, umarız izleyenler de aynı düşüncededirler.

Yeni Dönem Oyunlarımız

Şantiye Tozu olarak bu dönem de yine Tamer Özşeker ve Anıl Ülker’in yönetmenliğinde iki oyunla seyircilerimizin karşısına çıkacağız: İlki Haldun Taner’in yazdığı “Keşanlı Ali Destanı”. Diğer oyunumuz ise Melih Cevdet Anday’ın “İçerdekiler”i.