Bilindiği üzere depremler deniz-içi topoğrafyasında heyelan oluşturabilir ve tetikleyebilirler. Bu durumun açık denizlerde Tsunami adı altında farklı durumları ayrıca oluşturduğu bilinmektedir. İzmir özelinde konu ile ilgilenir isek özellikle Meles deltası ile Bostanlı ve Mavişehir’in de içerisinde bulunduğu delta ortamında akarsuların taşıdığı farklı boyutlardaki malzemelerin Körfez’e doğru ilerlediği tespit edilmiştir. Sahil şeridinde batımetriye bağlı olarak, İzmir özelinde oluşabilecek bir deprem ile su altındaki bu alüvyonel çökeller stabilitesini kaybedebilecek ve yanal yayılma ile bu bölgelerin denize doğru hareketini oluşturabilecektir. 1999 Kocaeli Depremi sırasında Avcılar ve Ambarlı sahilinde deniz içi heyelanların-yanal yayılmanın tetiklendiği ile ilgili bulgular ortaya atılmış ve Avcılar özelinde olan bazı hasarlar bunlara bağlanmıştır. Gölcük ve Değirmendere bölgesinde sahil şeridinin sular altında kaldığı fotoğraflar akıllardan çıkmamalıdır.
İzmir Körfezi’nde yapılan çalışmalarda “İç Körfez” olarak adlandırılan bölgede batimetrinin 1-12 m aralığında olduğu bilinmektedir. Orta Körfez bölgesinde ise batimetri biraz daha artmaktadır. MTA diri fay haritası dikkate alındığında İzmir Fayı’nın Üçkuyular mevkiinde Körfez içerisine yönlendiği görülmektedir. İzmir Fayı normal atım gösteren bir fay olarak düşünüldüğünde olacak atımın deniz içerisinde ayrıca bir etkisinin olacağı unutulmamalıdır. Tüm bu bilgiler ışığında İzmir ve yakın çevresinde oluşacak bir deprem, yapıların stabilitesini etkileyeceği gibi zemin-kaya stabilitesini ayrıca etkileyecek ve olası kaymaları tetikleyecektir. Bu durumun sahil şeridinde bir yanal yayılmaya neden olup olmayacağı detaylı araştırılmalıdır. Karşıyaka sahilindeki yapıların bir kısmının zemine bağlı stabilite problemleri olduğu bilinmektedir. Olası deprem durumunda düşey stabilite problemlerine deniz içerisinde oluşacak ikincil yanal stabilite problemleri etkidiğinde sahildeki yapıların mevcut durumları önem arz etmektedir. İlave olarak mevcut durumda kullanılan deniz yapılarının (İskeleler, Tersane ve Liman vb.) bu durumun etkisinde tekrar incelenmesi ve gerekli önlemlerin ivedilikle alınması önerilmektedir.
Denize kıyısı bulunan ve yapılaşması denize paralel olan şehirlerde de konular benzer durumdadır. Örnek olarak İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Tübitak MAM ile ortak çalışmasında benzer konuyu Büyükçekmece-Ataköy arasında ayrıntılı incelemiştir. Bu gibi çalışmaların İZMİRimiz için de ilgili Belediye ve Bakanlık nezdinde ortak çalışmalar ile ele alınması olası tehlikeleri minimize etmek için gereklidir. Sonuç olarak, kıyı boyunca yapılacak inşaat çalışmalarına yönelik planlamaların etkin biçimde yapılabilmesi için karada yapılan mikrobölgelendirme benzeri çalışmaların kıta sahanlığının sığ kesimlerinde de yapılması gerekmektedir.
İMO İzmir Şubesi