“Kapitalizm denilen şey bir bakıma insanlara kaşıklarındaki sinekten çok daha tehlikeli şeyleri yediren bir düzendir.”
“Kamu yararını gözeten, insan ve çevre sağlığını dikkatte alan, işçi sağlığı ve iş güvenliğini bir süs olarak görmeyen ihtiyaçlar ile ekonomik faaliyetler arasındaki bağları iyi oluşturulmuş bir toplumsal hayat içinde ancak toksik kimyasal maddelerin yol açtığı sorunlar giderilebilir.”
Yukarıdaki satırlar Bülent Şık’ın yazdığı Mutfaktaki Kimyacı kitabına ait. Ege Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü’nde bir süre öğretim görevlisi olan Dr. Bülent Şık gıda güvenliği ile ilgili araştırma kitabında beslenmeye dair pek çok konuya ışık tutuyor. Kitap üç ana başlık olan Doğal hayattan mutfağa çocuk beslenmesi, topraktan çatala mutfak yazıları ve bizi birbirimize bağlayan gıda meseleleri altında bir araya getirilen yazılardan oluşuyor.
Tükettiğimiz besinlerin, üretim aşamasından ne çeşit tarım politikalarına maruz kaldığını, içerdiği pestisit oranlarını aydınlatmanın yanı sıra zeytin ağaçlarıyla ilgili yasa değişikliğine kadar bir çok konuya değinen geniş kapsamda yazılar içeren kitap besin oluşumundan tarihine birçok konuda bilgi içermektedir.
“Kamusal sorunların çözümünün uzmanlara bırakıldığı ve uzmanların da en çok konuştuğu yerlerden biri Nazi Almanya’sıydı. Kamusal sorunları kamusal ortamlarda konuşulur kılmalıyız.”
Kötü beslenme bireysel yetersizlik ya da doğru tercih yapamama sorunu olarak değil kamusal bir sorun olarak görülmelidir. Yazıların ortak amacı sağlık açısından tehlikeli gıdaların tüketiminin bireysel bir sorun olmaktansa kamusal bir sorun olarak görülmesi gerektiğidir. Kitapta bahsi geçen küçük çiftçiliğin bitirilmesi ile yediğimiz pestisit oranındaki artışın bağlantılı olması aslında tarım politikalarını iyileştirerek zehirden arınabileceğimiz ve bu konuda her bireyin aydınlanmasının gerekliliğidir.
Kamusal sorunun yanı sıra kendine yetebilme konusunun da oldukça önemli olduğu kanaatindeyim. Evde konserve yapmak, reçel, ekmek, kurutulmuş gıda, bira, tarhana vs. yapmak iyidir. Becerileri arttırmak insanın kendine yeterliliğini de arttırır. Kapitalist sistemin hiç hazzetmediği ve en çok saldırdığı şey ise kendine yeterliliktir.
Kendine yetip kendi mutfağından yemek çıkarmak sadece bedensel sağlığımız için değil zihinsel sağlığımız için de önemli. Keza fast food ürünleriyle beslenme beynin açlık, susuzluk, uyku , duygusal durum gibi son derece önemli işlevlerini ayarlayan hipotalamus bölgesine zarar veriyor. Ayrıca bellek ve zihinsel düşünme kapasitemizin de olumsuz etkilendiğini gösteren epeyce çalışma var.
Mutfaktaki Kimyacı beslenmeye dair bireysel olarak yapabileceklerimiz ve bilinçlenerek toplum olarak yapabileceklerimizi ayırt etmek ve çözümler için çabalamanın hala anlamlı olduğunu fark etmemizi sağlıyor.
Başucu niteliğinde gördüğüm kitapta zeytin ağacı ile ilgili geçen rivayetle yazıyı bitiriyorum.
Bir zeytin ağacının Homeros’un kulağına şöyle fısıldadığı rivayet olunur: “Herkese aitim ve kimseye ait değilim, siz gelmeden önce de buradaydım, siz gittikten sonra da burada olacağım” demektedir. Zeytin ağacının Homeros’a söylediği aslında bitkisel hayatın tamamı için geçerlidir.