İzmir Depremi röportajları

genç-İMO Bültenin Kasım 2020 tarihli 14. sayısında İzmir Depremi ile ilgili genç-İMO İzmir üyeleriyle yapılan röportajlar:

Sorular

  1. Deprem anında neredeydiniz ve depremi nasıl hissettiniz?
  2. İzmir merkezli olmayan, Ege Denizi’nde, şehre uzak bir mesafede meydana gelen deprem sizce neden sadece bir bölgede\ilçede yıkım yaptı?
  3. Tüm dünyada 2020 yılında depremlerde toplam 198 kişi hayatını kaybetti. Bu can kayıplarının 160’ı Türkiye’de yaşandı sizce bunun sebebi ne ya da nelerdir?
  4. Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’nün İMO İzmir Şubesi’ni hasar tespit çalışmalarında sürecin dışına itmeye çalışması hakkında ne düşünüyorsunuz?
  5. Sizce ülkemizde afet yönetimi doğru bir şekilde yapılıyor mu ve İzmir’deki kurtarma çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
  6. İmar aflarının depreme davetiye çıkardığını ve kaçak yapılaşmanın en önemli teşvik unsurlarından birisi olduğunu biliyoruz. Sizce imar affı depremle mücadeleyi nasıl etkiliyor?
  7. Sizce bundan sonra neler yapılırsa bir daha bu tarz felaketler yaşanmaz?

Ufkun Yurdagül
Ege Üniversitesi

1- Deprem anında Buca’da evimdeydim. Ders çalışırken bir sallantı hissettim ve anlık panik oldum. Hemen masanın köşesinde cenin pozisyonunu alarak depremin durmasını bekledim.

2- Açıkcası ben depremin bittiği andan itibaren İzmir’in çoğu bölgesinde yıkımlar olduğunu düşünmüştüm. İzmir’de ve ülkemizin çoğu yerinde yetersiz işçilik ve iş sahiplerinin bakış açıları yüzünden yapılarımız yüzde yüz olarak doğru inşa edilmiyor. Bölge olarak Bayraklı zemininin İzmir’in en kötü zeminlerinden biri olması ve eski yerleşim yeri olmasından dolayı yıkımın bu noktada yoğunlaştığını düşünüyorum. Eski yerleşim yeri olarak kastım; yıkılan binaların birçoğunun eski yönetmeliklere göre yapılmış olmasıdır. Eski yönetmelikler ile yeni deprem yönetmeliğimizde bahsedilen asgari beton basınç dayanımları arasında 1.5-2 kat fark vardır. Ayrıca bazı yıkılan binalarda gördüğümüz üzere betonu oluşturan malzemelerin kalifiyesiz olması yaşadığımız olumsuzluklara neden olmuştur. Depremin, merkez üssünden yaklaşık 70 km uzaklıktaki Bornova-Bayraklı bölgesindeki fayı etkilemesi ise oldukça şaşırtıcı bir durum.

3- Can kayıplarının çoğunun ülkemizde olmasının birçok nedeni olduğunu düşünüyorum. Öncelikle iş sahiplerinin maliyeti kısmak adına yaptıkları yanlış uygulamaları, teknik elemanların yetersizlikleri ve işe yaklaşımları, işçilerin kendi bildiklerini yapmaları vb. durumlar güvenlik açısından yetersiz yapılar doğurmaktadır. Belediyelerin ve yapı denetim firmalarının kontrollerini ve üzerlerine düşen görevleri gerektiği gibi yapmaması da emniyetsiz yapılara sebep olmakta ve sonucunda can ve mal kayıpları yaşanmaktadır. Geçtiğimiz yıllarda reklamlarıyla birlikte insanlarımıza yararlı bir hizmetmiş gibi tanıtılan imar barışının ise deprem kuşağında olan ülkemiz için üzücü sonuçlarına bu sefer haberlerde karşılaşmamız kaçınılmaz bir gerçektir. Kısacası en dipten en tepeye her kişi ve kurum kendinde suç bulmalı, gelecekte bunların olmaması adına çalışmalara başlanmalıdır.

4- İMO İzmir Şubesi deprem sonrası hasar tespit çalışmaları için yeterli deneyime ve bilgiye sahip kişiler ile ekiplerini oluşturmuş, hasar tespit için diğer gönüllülerden çağrılar almıştır. Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’nün şubemizi sürecin dışında tutmaya çalışması, ülkemizde en kötü durumlarda bile ayrıştırıcı tavrın bulunduğunu gözler önüne sermiştir. Unutulmamalıdır ki kurumlar birlikte hareket ederse bu durumları daha rahat aşabiliriz. Odamız her türlü durumda halkın yanındadır, olmaya da devam edecektir.

5- İzmir’deki kurtarma çalışmalarına ülkemizin dört bir yanındaki çeşitli kurumlarından destek gelmiştir. Sadece kurumlardan değil, vatandaşlarımızın yardımları taktire şayandır. İzmir’deki kurtarma çalışmaları için herkes elinden gelenin fazlasını yapmıştır.

6- Ülkemizde fenni konulardan uzak kaçak yapılaşma yüksek oranlarda gözlenen bir durumdur. İmar afları bu yapılaşmaları belirli para miktarları karşılığında yasal ilan etmektedir. İmar afları halkın rahatına değil, cenaze araçlarına, mezarlık yapım işlerine hizmet edecektir. Af denilen uygulamalar para kasalarının hacimlerini arttıracak, insan emniyetini azaltacaktır. İmar afları depremle mücadele etmemekte, aksine depreme karşı en büyük tehlikeyi oluşturmaktadır.

7- Eski yapıların değerlendirilmesi ve devlet tarafından gerekli görünenlerin emniyetli hale getirilmesi gerekmektedir. İnşaat Mühendisliği bölümlerinin eğitim kalitesi arttırılmalı ve inşaat mühendislerine gereken önem verilmelidir. İnşaat Mühendisliği öğrencileri gerekli disipline yetiştirilmelidir. Deprem etkisini minimum hasara indirmek için bazı bölgelere özel yönetmelikler çıkarılmalıdır. İş sahiplerine yeterlilik kısıtlamaları getirilmelidir.

Tufan Can Temel
Dokuz Eylül Üniversitesi

1- İzmir’de depremi birçok kez yaşamış biri olarak, depremi ilk kez bu kadar uzun ve büyüklüğünü hissettirecek derecede sarsıntılı hissettim. Deprem anında evde ve zemin kattaydım. Evden çıkmam hızlı oldu fakat bir çok insanın evden çıkabilecek durumda olmadığını hissettim. İzmir faylarının klasik depremleri gibi 5.2-5.6 büyüklük civarından çok fazla olduğunu her bakımdan belli ediyordu. Herkes sokağa inmiş ve evde olanları uyarıyordu. Bulunduğum çevrede yere bir tuğla bile düşmesede içimize büyük bir ateş düştü.

2- Zemininin alüvyon olması etkili faktörlerden bir tanesi. Bu zemine göre yapılmamış, çok eski yönetmeliklere göre inşa edilen ve sonrasında gereksiz görülüp kesilen kolonlar. Rantsal dönüşümler.Yüksek katlı binalara verilen imar izinleri. Denetimsizlik. Deprem anında yıkılan evlerin inşaatlarının uzun yıllar sürmesi. Ovalar halkındır, imara açılmamalıdır.

3- Can kayıplarının çoğunun ülkemizde olması bizlere imar politikalarımızın yanlış olduğunu, yapılarımızın birçoğunun güvenilir olmadığını net bir biçimde göstermektedir. Sebepler belli ve nettir aslında asıl sebep bunlara rağmen bu yanlış politikalardan vazgeçilmemesidir.

4- Kesinlikle politik bir tercih. Meslek odalarına, barolara ve birliklere karşı alınan diğer kararlardan ötürü şaşırmamamız gerektiğini düşünüyorum.  Diğer meslek gruplarına ve bize karşı alınan tüm kararlara karşı, birleşik ve örgütlü bir biçimde mücadele etmediğimiz taktirde, her seferinde aynı sorunla karşı karşıya kalacağımızı öngörüyorum.

5- Türkiye’de afet yönetimi doğru bir biçimde yapılmıyor çünkü bir şekilde planlar hazırlansa dahi sorumluluklar yerine getirilmiyor. Kurtarma çalışmaları hakkında bir bilgi sahibi değilim. Ama bildiğim bir şey var, enkaz altındaki insanları şovlarına dahil etmelerinin yanlış olduğu.

6- Kötü etkiliyor tabi ki de. Mühendislik hizmeti alınmadan yapılan binlerce konutun, çıkılan kaçak katların yasallaştırılması. Depremle mücadele açısından asla pozitif bir durum değildir.

7- Yeni deprem yönetmeliğimize göre uzman kişilerce tüm yapı stoğunun acilen çıkarılmalı ve çıkan raporlara göre değerlendirmeler hızlıca yapılmalıdır. Yıkımsa yıkım,güçlendirmeyse güçlendirme. Vatandaşla her konuda dirsek temasında bulunarak sürecin şeffafça yönetilmesi ve ortaya çıkan maddi yükü en aza indirmesi için çaba sarf edilmelidir. İnsanların sağlıklı ve yaşanabilir evlerde barınmaları katiyen müteahhitlerin veya kişilerin insafına bırakılamaz; bu sorun büyük bir devlet sorunudur ve en acil şekliyle çözülmelidir. -Rant için değil halk için.

İlayda Sarıgöl
İzmir Demokrasi Üniversitesi

1- Deprem anında arabadaydım ve araba sağa sola salınım hareketi yapmaya başladı, önce deprem olduğunu anlayamadım fakat insanlar sokağa çıkmaya başlayınca panik oldum.

2- Sisam merkezli depremin Bornova fayında bir yükleme yapması ve bu derece büyük bir yıkıma sebebiyet vermesinin sebebi; o bölgedeki zeminin alüvyon olması, yer yer kayalık olan zemindeki deprem dalgalarının da alüvyon zemine iletilmesinden dolayı etkisi bu bölgelerde daha fazla olmuştur.

3- Değişen deprem yönetmeliklerine uygun olmayan yapılarının denetlenmemesi, müteahhitlerin bütçenin sadece %25’ini oluşturan bina iskeletini önemsemeyip tasarım için kullanılan malzemelere bütçe ayırması, afet bilinci konusunda yeteri kadar eğitim verilmemesi, zemin etüdü yapılan ve denetlenen bina raporlarının binalara özel değil benzer zemindeki yapılar gözetilerek ortak rapor oluşturulması can kaybının artmasına sebep olmaktadır.

4- Bakanlığın bu tutumu bölgeye daha fazla hakim olan mühendislerin deneyimini ve İMO’nun yetkinliğini görmezden gelmek demektir. Her ilde alanında uzman mühendis sayısının artabilmesi için sürecin dışında değil bizzat içinde tutulmalı, hasar tespit çalışmaları iki kurumun da katılımıyla şeffaf bir şekilde gerçekleşmelidir.

5- Her depremde gördüğümüz halkın deprem bölgesine merak veya yardım gibi sebeplerle gelip arama-kurtarma çalışmalarını engellemesi bu depremde de karşılaşılan bir sorundu. Alanlara halk tarafından talepten fazla yardım gelmesi Kızılay, Akut gibi sosyal yardım kuruluşlarının koordineli bir şekilde çalışamadığını da açıkça göstermektedir. Talepten fazla yardım gelmesi hem belediye personelinin hem de gönüllü çalışanların işini aksatmış, bölgede güvenlik zafiyeti doğurmuştur. Her depremde meydana gelen bu tarz karışıklıkların giderilebilmesi ve sürecin sağlıklı yönetilebilmesi için acil durum afet planlarının tekrardan yapılması gerekmektedir.

6- İmar affı sebebiyle depreme dayanıksız binalar yıkıma veya güçlendirmeye uğramamış, denetimleri de yapılmamıştır. Yapı stoğunun da belirlenememesine sebebiyet verdiğinden depremde oluşacak hasarları en aza indirgeme konusunda imar affının olumsuz bir etkisi vardır. 

7- Mevcut yapıların yapı denetiminin haricinde zemin etüdünün de yapılması depremde meydana gelecek kayıpları en aza indirebilir. Denetimlerin güvenilir olabilmesi için her binanın denetim ve etüt raporlarının binaya özel olması, benzer zemin davranışı gösterir düşüncesiyle aynı sitedeki yapıların raporlarının tek bir dosyada olmaması gerekmektedir. Acil toplanma alanlarının sayıca arttırılması, bu alanların gerçekten depremden kaçış konusunda ilk gidilebilecek yerler olması ve ulaşılabilir olması da gerekmektedir. Ayrıca deprem konusunda verilen eğitimler arttırılmalı halk daha fazla bilinçlendirilmelidir.