Neden bu kadar sinirliyiz? Fevriyiz? Ya da içine kapanık? Bu soruların cevabını genellikle hayatın stresi, yaşadığımız zorluklara bağlarız. Ama sebebin çok büyük bir kısmı çocukluğumuzdan kaynaklanır. Çocukluğunda ruhu anne-babası tarafından önemsenmeyen kişi kendi savunmasını fevri olmakla geliştirimiş olabilir. Her insan kendi çocukluğuyla yüzleşmelidir. Ancak böyle iyileşebilir.
Birçoğumuzun acısı kötü bir evlat olmaktan değil, anne-babalarımıza kırgınlıklarımızı meşru kabul edememekten geliyor. Kitap bu konuda derinlere inmemize yardımcı oluyor. Kitabın türü gerilim olarak tanımlanabilir. Okurken en hassas , en kutsal yerlerinize yumruk atıyor. İnandığımız yücelttiğimiz anne-baba kavramlarına eleştirel bakarak bugüne kadar üstünde düşünmeden bağrımıza bastğımız yaralarımız deşiliyor. Çocuğun anne babayla ilişkisini konu alan kitapta öfke,ceza, toplum etkisi gibi bir çok konuya değiniyor. Değinilen konuları kısaca aşağıda özetledim.
Öfke yönünden yapılan değerlendirmede Toplumda Anne-baba kavramını eleştirmek mümkün bile değilken, öfke duymak gibi hislerinizi belirtmek sizi yargısız hain evlatlık yaftasını yapıştırıldığı açıklanıyor.
Oysaki Bir çocuğun annesine/babasına karşı öfke gibi duygular besleme hakkını elinden hakkımızmış gibi aldığında onun ruhundan bir şeylerinde öldüğünün farkına varmıyoruz. Çocuğa annesine/babasına öfklenemeyeceğini öğretilmişse Çocuğun acının pasif alıcısı olduğunu öğreneceği ve suistimala açık hale geleceği gün gibi ortadadır.
Anne-baba zihninde tasarladığı şekle uymadığı anda çocuğu kendilerini üzmekle suçlar. Ceza mekanizmasını devreye sokmaya karar verirler. İstemedikleri bir davranış sergilediklerinde çoğu zaman ceza kesilir. “Bunu yaptığın için seni sevmiyorum.” Gibi korkunç cümleler kurulur. Ancak Çocuğunuza istediğinizde yemek verip istediğinizde vermemek gibi bir hakkınız olmadığı gibi çocuğa istediğinizde sevgi şefkat gösterip istediğinzde bunları ceza diye kesme şansımız yoktur.
Toplum tarafından Çocuğa büyüklerin haklı olduğunu anneyi üzmenin çok kötü bir şey olduğunu bir büyükten değil ama çocuktan geldiği takdirde anneyi üzebilecek herhangi bir davranış sebebi ne olursa olsun suç olduğunu zaten o sebebe bakmamayı nedenlerini düşünmemeyi kendisini savunmamak öğretilir.
Çocuk aslında otoriteye kızsa da içten içe kendisinin haksız otoritenin haklı olduğunu düşünmeye ve hissetmeye meyillidir.
Kısacası çocuğun hislerini hiçe saymayı toplum olarak kabullenmiş haldeyiz. Oysaki çocuğun ruhu anne-babanın malı değildir.
Okudukça toplumda kanıksanmış anne/baba modellerinin yaratıcı doğan çocukların kanatlarını nasıl sessiz ve derinden kopardığının farkına varacaksınız. Kitabı sadece anne/baba olacakların değil, kendisiyle yüzleşmek isteyen herkesin okumasını tavsiye ederim.
Çünkü İnsan çocukluğudur. Anne baba olmak kimseyi değiştirmez; ancak insanın gerçek kişiliğini ortaya çıkarır.