Kadına yönelik şiddet bir insan hakkı ihlalidir ve Dünyanın her yanında kadınlar şiddete ve şiddeti oluşturan otoriter yapılara karşı verdikleri mücadeleyi sürdürürken, büyük bedeller ödemek zorunda kalıyorlar. 25 Kasım, Birleşmiş Milletler tarafından 1999 yılında, “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” olarak ilan edilmiştir. Dominik Cumhuriyetinde 1960 yılında, dikta rejimine karşı mücadele eden “Mirabel Kardeşler”in polis tarafından dövülerek öldürülmesinin anısına, şiddete karşı bir farkındalık günü olmasının yanı sıra, eşit, özgür ve şiddetsiz bir yaşamı savunmanın mücadele çağrısıdır.
Günümüzde kadınlar, ataerkil sistem, kapitalizm ve muhafazakarlığın etkin olduğu yönetim anlayışının keskinleştirdiği cinsiyet ayrımcılığı nedeniyle, sistematik bir şekilde şiddete uğruyor ve öldürülüyorlar. Artan kadın cinayetlerinin aydınlatılması ve kadınlar için güvenli yaşam alanlarının sağlanması, ülke yönetiminin ana sorumluluklarından birisidir. Toplumun içinde bulunduğu politik koşullar, yükselen ekonomik kriz, bitmeyen savaş söylemleri ve kontrolden çıkmış durumda olan pandemi krizi, kadına yönelik şiddeti beslemekte ve kadın cinayetlerinin artmasına neden olmaktadır.
“Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi” olan İstanbul Sözleşmesinin ilk imzacısı olan Türkiye
nin, sözleşmeden geri çekilmesi ve 6284 sayılı kanunun bugünlerde tartışmaya açılmış olması ayrıca manidardır. İstanbul Sözleşmesi, etkin soruşturma, önleme, koruma ve mağdur destek mekanizmaları oluşturma başlıkları altında kadına yönelik şiddetin faillerinin yargılanıp cezalandırılması sürecinin doğru işlemesinin teminatı durumundadır. Keza sözleşmenin Türkiye hukukuna yansıması olan “6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Engellenmesine Dair Kanunun” işletilmesi, kadınlar için alınan koruma kararları ve şiddete yönelik önlemlerin düzenlenmesi açısından yaşamsal önem taşımaktadır.
“Beyaz Baretli Kadınlar” projesi, ayrımcılığın keskin şekilde görüldüğü inşaat sektöründe çalışan ve çalışmaya aday inşaat mühendisi ve inşaat mühendisliği öğrencisi kadınlara destek ve kendilerini geliştirme alanları oluşturma çabası içindedir. Kamusal ve özel alanda, toplumsal ve iş ilişkilerimiz çerçevesinde karşılaştığımız, ataerkil yapının desteklediği erkek şiddeti ve ayrımcılıkla mücadelenin büyümesi ve gelişmesi için tüm mühendis kadınları, emeğimize, bedenimize, kimliğimize ve geleceğimize sahip çıkmaya çağırıyoruz.
TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası
İzmir Şubesi
Kadın Çalışma Grubu