İnsanlık tarihinin içkilerin gelişimiyle paralel ilerlemesini konu alan kitap uygarlıkların yükselmesinden çökmesine içkilerin ne kadar önemli rol oynadığını konu alıyor.
Canlılar için şüphesiz en önemli içecek sudur. Uygarlıklar su birikintileri civarlarına kurulmuştur. İnsanoğluna yön veren başlıca içecek su olmuştur. Ancak son on bin yılda çaba sarf ederek elde edilen içkiler suyun üstünlüğüne meydan okudular. Kirletilen su kaynaklarına daha güvenli bir alternatif olmanın yanında tarihin akışına yön verdiler. Kimi zaman bir ülke ile özdeşleştirildiler kimi zaman sanata ve felsefeye yön verdiler kimi zaman para yerine takas aracı olarak kullanıldılar. Bazıları ilk çıktığında zenginlere özel olsa da zamanla bütün halkın içeceği oldular.
Tarih ilerledikçe farklı mekan ve zamanlarda farklı kültürlerde farklı içkiler ön plana çıktı. Ana hatlarıyla Tarihin akışını içki paralelinde özellikle altı içki belirlemektedir.
İnsanoğlunun yerleşik hayata geçerek tarıma başlamasıyla modernliğe ilk adım atılmış oldu. Yaklaşık on bin yıl önce Yakındoğu da tahılın evcilleştirilmesiyle basit biçimde bira yapımına başlandı.
Sümerlerde bira o kadar yaygın kullanılmaktaydı ki rahipler sulama sistemlerinin bakım ve kamu binalarının inşa bedelini ekmek ve bira dağıtarak ödüyorlardı. Kolayca bölünebilen sıvılar ideal bir takas aracıydı.
Kuşkusuz ödeme biçimi olarak biranın kullanılmasının en göze çarpan örneği Mısır’ın Gize platosunda görülebilir. Piramitleri yapan işçilerin ücretleri birayla ödenmiş. Bir emekçinin standart istihkakı üç ila dört somun ekmek ile yaklaşık dört litre alan iki küp biraydı.
Eski mısırda bira “Ekmek ve bira” ifadesi gündelik selam vermek ya da birisi için şifa veya şans dilemek için kullanılan genel bir tabirdi.
İçkinin gelişim sıralamasında biradan sonra şarap gelmektedir. Yunanlılarla ünlenen şarap “symposion “ denilen keyifli fakat çekişmeli tartışmalara sahne olan resmi içki partilerinde içilirdi. Bir efsaneye göre Şarap Tanrısı Dionysos biranın çıkış yeri sayılan Mezopotamya’dan kurtulmak için kaçıp Yunanistan’a gelmişti.
Şaraptan sonra ortaya çıkan damıtık içkilerin yaygınlaşma sebebi ise alkolün dayanıklı olması ve yük olarak az yer kaplaması nedeniyle gemilerde rahatlıkla taşınabilir özellikte olmasıydı. Böylelikle geniş kitlelere ulaşabildi. Şarap damıtılarak elde edilen bu içkilere (viski, rom vb.) şarap alkolü olarak anılırdı. Avrupa’nın bazı bölgelerinde yaşam suyu denilen bu sıvıya bazı bölgelerinde yanık şarap (burnt wine, brandy wine) kısaca brendi dendi. Damıtık içkilerin yapımı için kullanılan şeker, yetiştirme alanlarının yaratılması ve üretimin hızlandırılması için işgal edilen alanları ve köle ticaretini arttırdı. Şeker üretim kölelerine kendilerinden istenene dayanmaları için düzenli rom istihkakı tanındı. Damıtık içkilerden yapılan kokteyllerden biri olan grogun bira yerine İngiliz denizciler arasında yaygınlaşması tesadüfi olarak denizcileri iskorbüt hastalığından korudu ve denizcilerin ölmesini engelleyerek İngilizlere üstünlük sağladı. groga katılan zorunlu limon suyu iskorbüt vakalarını çarpıcı biçimde azaltıyordu. Bira C vitamini içermediği için biradan groga geçiş, İngiliz tayfaları çok daha sağlıklı yaptı. Damıtık içkiler de para olarak kullanıldı. Afrika’dan köle almak için tüccarlar arasında kullanılan para biri romdu.
Amerika’nın İngiltere’ye bağlılığını ilk sarsan rom ve melas vergisidir.
Diğer önemli içki olan kahve aydınlanma hareketinin başlamasıyla düşünce keskinliğini ve açıklığını teşvik etmesi sebebiyle Avrupa’da yaygınlaştı. Kahve akıl çağı için ideal içecekti. Kahveyle ortaya çıkan kahvehaneler oyuncuların müzisyenlerin ya da denizcilerin buluşma yerleri oldu. Bilim adamlarının da buluşup istişare yaptıkları kahvehaneler birçok bilimsel tartışmaya mekân sağladı. Hooke’un günlükleri de, kahvehaneleri arkadaşlarla akademik tartışma, inşaatçılarla ve alet imalatçılarıyla görüşme yeri hatta bilimsel deney yeri olarak kullanıldığını gösterir. Fransız devrimi ise fiilen bir kahvehanede başlamıştır.
Çaya baktığımızda İngilizlerin gönlünü kazanan çay, dünyada sudan sonra en fazla tüketilen içecek oldu. Çay kalıp biçiminde bir para olarak kullanıma girdi. Çayın güçlü antiseptik özellikleri ve hazırlandığı suyun kaynatılması sebebiyle güvenli bir içecekti. İlk ihracat zamanlarında Çin’de ortaya çıkan çay konusunda bilgisi olmayan Avrupalılar yeşil ve siyah çayı tamamen farklı iki botanik türü sanıyorlardı. İngiltere’ye çayı getiren ilk kişi Portekizli kraliçeydi. İngiliz imparatorluğunun çay politikası Amerika’nın bağımsızlığında ve Çinin yıkımında etkin rol oynamıştır.
Kitapta son olarak bahsedilen Coca-Cola Amerika ile özdeşleştirilmiş ilk başta tıbbi bir ürün olarak eczanelerde satıldı. Savaşa giden Amerikan askerlerine yollanan Coca-Cola vatan ile özdeşleştirildi ve askerler tarafından çok kıymet verildi. Coca-Cola soğuk savaşta da rol aldı. Coca-Cola kapitalizmin özü olarak anılırken Pepsi markası antikomünist propagandayla lekelenmediği için Demir Perde’nin ötesine daha kolay geçebildi. Ne var ki Coca-Cola’nın kendisini Sovyet Blokuna kabul ettirmemesi avantaj sağladı. Komünistlerin yenilgisiyle birçok kişi Pepsi’yi eski rejim ile bütünleşen yerli bir içki sayarken Coca-Cola egzotik ve yabancı bir içecek hatta özgürlüğün simgesi olarak görülüyordu.
Coca-Cola’nın ok simgesinden sonra dünyada en çok anlaşılabilen ikinci ifade olduğu söyleniyor.
Kitap yukarıda bahsi geçen altı farklı içkinin insanlık tarihinde ne kadar önemli rol oynadığını ayrıntılarla ve sürükleyici bir akışla anlatıyor. Tarihe farklı bir perspektiften bakmak isteyenler için mutlaka okunması gereken bir kitap. Keyifle okunması dileğiyle.